Napolyon’nun da dediği gibi para para para. Hayatta her şeyin karşılığına baktığımızda parayı görüyoruz. Bazıları paranın karın doyurmayacağına inanır ancak mantıklı olduğumuzda bunun karşılığı olmayan bir söz olduğunu da herkes bilir. Nedenine baktığımızda para olmadan ulaşamazsınız, paranız olmadan yiyecek alamazsınız, paranız olmadan eğlenemezsiniz. Peki, bunlara benim ihtiyacım var mı? Diyebilirsiniz. Evet, bunlara ihtiyacı olmayan bir insan maalesef ki yoktur. Bunlar insanın hayatında olması gereken şeyler ve bir şekilde bunları karşılayabilmek için çalışmak ve daha fazla çalışmak zorundayız. Peki, çalıştığımızda karşılığını alabiliyor muyuz? Derseniz bunu da ülke geneli için konuşursak hayır diyebiliriz. Örneğin bir ev almak istediğinizde muhtemelen evi alacak kadar nakdiniz olmayacaktır. Yani bu çok çalışıp çok kazanmayla alakalı bir durum değildir. Yapmanız gereken şey ise büyük olasılıkla konut kredisi çekmek ve çektiğiniz parayı ödeyebilmek için hayatınızdan bir 10 yılı feda etmektir.
Bankalar insanların ihtiyaçlarına çözüm olurken aslında parayla para kazanma mantığını ön planda tutarlar. Bunun için ihtiyaç kredisi her bankanın sunmuş olduğu bir hizmet olmuştur. Hayatımız boyunca sürekli çalışıyoruz çünkü yaşlandığımızda rahat etmeyi düşünüyoruz. Belki emekli olduğumuzda dünya turuna çıkmak gibi bir hedefimiz yok ama ayaklarımızı uzatıp televizyon izlemenin bile keyfi paranız olduğunda daha kıymetli olacaktır. Bunun için erken yaşta yapılan bireysel emeklilik sistemi sayesinde insanlar yaşlılıklarını garantiye almak isterler.